deniz. deniz naber?

bi psikopatın tek arkadaşı olduğuna inanmak insana kendisini özel hissettiriyor herhalde. öyle olmalı çünkü çektiğim/affettiğim/unuttuğum bazı şeylere başka bir anlam veremiyorum. genç kızlarımızın sayko sayko adamlara harcadığı, piç adam efendi adam muhabbetlerine kaynak ve referans oluşturan deneyimlerini ben arkadaşlarımla yaşamışım. eğitimim bu açıdan eksik kalmış/fazla gelmiş. işte aaaaaanca retrospektif bakıyosun böle olunca, benim işlerime seks karışmadığı için kendimi kandırma ihtiyacı da hissetmiyorum galiba. cidden amına koyayım. neler oldu lan. en yenisinin üstünden yarım dekad geçmiştir, zengin gözüksün diye bu kelimeler, daha yeni "o neydi lan?" diyorum. üzücü kısmı, gerçekten alakamı ve sevgimi hakeden az sayko arkadaşlarımı kötü harcadım. şimdi yalandan "mutlaka görüşelim!!! :) ;)" falan, olmuyor olamıyor. her şeyin başladığı noktaya gitmek lazım. spatial, hoş değil, temporal, mümkün değil. tesadüf gibi gösterip buluşacağız, sarhoş olacağız, aynı yerde olacağız. istediğimiz bu. bunu yapalım ki, birbirimizi gömüp devam edelim. evet, arkadaşlarımla sevişmem, seviştiklerimle arkadaş kalmayı lüzumsuz görürüm. aha sayko benim.

blöf

bu sefer çok güzel bittim. baya tatlı oldu.

hola

ben burayı unutmuştum ya. kimsenin okumadığı karışmadığı, salak veya sarhoş gözükmeden sevgili günlüking yapacağım bi yer ihtiyacımı karşılayabileceğim bi yerim var.

Thucydides gel bunu yaz canım.

Babam. Ben şimdi bu adama ne zaman sinir olsam, apartmanın kapısını açık bırakıyorum. Ruh hastası olduğumdan değil tabii, anlatıyorum bi saniye, apartmanda en üst katta, çatıya giden merdivenlere zilyon çiçek bitki saksısı dizmiş taam mı. Balkon ve terastakiler kadar bi de orda var mini bir botanik bahçesi. Açık bırakıyorum kapıyı ki lokal kedilerimiz, ki popülasyonları resmen exponential artıyo, içeri girip babamı delirttikleri işi yapabilsinler. Saksıları eşelemek, dibindeki toprakları dağıtmak, etrafı mahvetmek ve çiçekleri bozmak gibi şeyler.

Fakat Laz zekasını nasıl yenebilirim ki?
Sen git tüm saksıların dibine kendi küçük dikeni ayı gibi olan kaktüslerden diz. Hem de öyle böyle değil mayın tarlası oyun parkı kalır yanında. Onları iplerle sabitle bi de.

Böyle bir kararlılık ve işbilirlik sayesinde şimdilik geri çekiliyorum. Ama ayağını denk al, losing a battle does not mean losing a war.

eah!

artık dayanamıyorum.
lütfen açın götünüzü ve onu beğenmeyin. beğenmediğiniz her şeyi kategorize edip başlık haline falan getireceğinize.
bu kadar iğrenmedim herhalde insanlardan şu anda iğrendiğim kadar.
çok rica ediyorum, domalıp aynada götünüze bakın, siksik vikvik ettiğiniz şeyleri skicem çünkü ve sırada götünüz olcak.

çok içimden geldi

"beyin değil ruh nakli lazım sana."

yok

istanbul'u sevmemeye çalışmaktan çok yoruldum.
köpek gibi seviyorum yapacak bir şey yok, otobüsünü trafiğini mecidiyeköy'ünü kuleli'yi hepsini ayrı ayrı yavşakça seviyorum, artık rol yapamayacağım.
köpek gibi sevmek derken, esas sorun köpek gibi mutlu olmam sanırım. yakın zamanda bu sorunu çözmeliyim.

Best love song ever

Your love is like a giant pigeon. Crapping on my heart. La la la la la...
U-uuuuuu.

basketçiks

Bizim takım iyi ya. Baya giderli adamlar var. Tip ortalaması yükselmiş. Aferin. Gözümüz gönlümüz açılsın. Kewell'la Balta'ya olacak gibi değildi zaten.

of deme oh de

sanırım mangal gibi bir insanım ben. önce bi süre içten içe yanmam ve ilgi sevgi falan görmem gerekiyor ki pişireyim. ya da söneyim.

net 1 yıldır hayatımda herhangi bir ruh hastası yok. bunu acılı ezme, börek veya közlenmiş patlıcanla falan kutlayacağız artık. bunu bulamayanlar var ki bulmasınlar da zaten, müjde olcay sevgi kelebeği değilim artık haha.

insanın ağzındaki her lokma küle dönmeyegörsün. kendini sevmemek böyle bir şey. "önemli olan iç güzelliği" kalıbındaki iç çirkinliği böyle bir şey.

hiha

bu sabah
hiç tanımadığım bir amcaya
sırf goygoy olsun diye
fönlü saçlarım, makyajım ve dekoltemle
usulca sokulup
"hacı ayakyolu nerde bi göstersene la" dedim.

pms is awesome! ama south park izlerken butters için içlenmeyi de beraberinde getiriyor, bu hoş değil.

izdivaç

İdeal gelin adayı mesleğimle annelerinizin ve evime yaptırmak üzere olduğum striptiz direğiyle sizin aklınızı alcam biçız.

en iyi vakit geçirtgeci, tavsiye ederim

- Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?
- Deniz üzerim.
- Ah, siz de mi? :))

lan?

It's raining men rainmesine de bunları çekiştirecek kız istiyorum ben yahu.
Bir fıkra vardı ya; Sharon Stone'la ıssız adaya düşüyor bir adam. Sevişiyorlar falan bir süre sonra paso, ama adam bir mutsuz bir keyifsiz sürekli. Şerın da "Neyin var neyin var, yapabileceğim bir şey var mı?" diyo sorup duruyor. Adam bir gün dayanamıyor giydiriyor Sharon'a bir ceket, bıyık mıyık çiziyor, oturuyorlar sahilde, dönüyor kadına "Lan bir aydır kime çakıyom söylesem inanmazsın." diyor.
Benimki de benzer hesap. Teşbihte hata olmaz, sanki Isveç milli takımıyla ıssız adaya düşmüşüm fakat anlatıp eğlenecek insan yok lan! LAN!?

ha

Hiç birisine "sevgilim" olarak tanıştırılmanızdan aşağı yukarı bir saat sonra "sevgiliniz"le o tanıştırıldığınız kişiyi yan odada sevişirken bastınız mı? Böyle bir şey olunca ne yapar insan acaba?
Ben yaptım bir şeyler. "Ah pardon." deyip odadan çıktıktan sonra tabi.

Ayıp Lan

Tek klişem vardı, tek klişemi özetleyen güzel ve klişe tek cümlem bir de. Onu da Summer aldı. Yazıklar olsun.

Dün Gece

Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe,
Sırf yanlışlıkla "çiçek beslemek" dedim diye,
Kırk saat güldü bana arkadaşlar.

Şerefsizler.

açlık ömür boyu

akşam: üç balık kroket, üç kalamar, hardal mayonez karışımı (1:2 oranında), yanına bir çorba kaşığı konserve mısır, bir dilim boyuna kesilmiş burger peyniri. yiyebileceğim en sarı yemekler bütününü oluşturdum, tebrikler. sarı bir tabağa koydum hepsini. koyu sarı bir tepsiyle götürdüm salona. yanında da bira içtim. sarı sarı.

sabah: çilekli süt normal süt karışımı (3:1 oranında), bir buçuk tatlı kaşığı toz nesquik. içebileceğim en güzel sütü yaptım, tebrikler.

genel olarak bir tebrikler bana zaten ki sorma.

okey bahane stalkerlık şahane

- canım, siz orada kibarlık olsun diye bi smayli koyup geçiyosunuz ya...
- eee?
- adam ne güzel, kızları güldürdüm diye seviniyo falan.

- nerdeyse tekeyim.
- yani?
- yani çifteyim :/

- aşkım kafamın üstü acıyo lan.

- arkadaki yatağı hatırlıyo musun?
- eki 1.5 ay oldu sadece davut.!
- pazar uyutmicam seni kızıam bina sallancak.




olduk biz artık.

dead man Talking

bad enough when the dead come walking, now you want them talking as well? no good will come of that, i'll warrant. and who's to say that the bones wouldn't lie? why should death make a man truthful, or even clever?
the dead are likely dull fellows, if you ask me, full of tedious complaints - the ground's too cold, my gravestone should be larger, why does he get more worms than i do...

Styles of Love: Kendime çerezlik bir makale

Eros – some people experience love with a lot of passion, intimacy and intensity. Love based on Eros has a strong sexual and emotional component. People who experience love this way want to be emotionally and physically close to their romantic partners and they tend to idealize love. Such love is marked by passion as well as compassion (kindness and consideration). Eros is best viewed as romantic, passionate love - the type of love that creates excitement at the beginning of a new relationship.

Ludus – some people experience love as a game to be played with other people’s emotions. The goal or desire is to gain control over a partner through manipulation. People who experience love as Ludus like to have multiple love interests where they are in complete control. Lying, cheating and deception are common for people who experience love as Ludus – it’s all part of the game. For people who experience love as Ludus, it is satisfying to outwit a partner and exploit his or her weak spots (see, husband plays with my heart, who is likely to cheat, lovefraud).

Storge – some people experience love as a gradual and slow process. When love is based on Storge, getting to know someone comes before having intense feelings for that person. Love based on Storge takes time, it requires genuine liking and understanding of a partner, and it develops slowly over time. Love based on Storge is often compared to the love that one has for a friend. In fact, people who experience love as Storge often fall in love with their friends.

Agape – some people experience love as caregiving. Love is the overwhelming desire to want to take care of a partner - a parental or nurturing type of love. Love based on Agape is attentive, caring, compassionate and kind - a more altruistic or selfless type of love.

Mania – some people experience love as being out of control. Love is an overwhelming experience; it turns one’s life upside down and it results in a complete loss of one’s identity. Love based on Mania is crazy, impulsive and needy. People who experience love as Mania fall in love quickly, but their love tends to consume them. Love experienced as Mania also tends to burnout before it gets the chance to mature. Such love is often marked by extreme delusions, feelings of being out of control, rash decisions, and vulnerability. People who experience love as Mania are easily taken advantage of by people who experience love as Ludus.

Pragma – some people take a practical approach to love. Love is not crazy, intense, or out of control. Love is based on common sense and reason. People who experience love as Pragma tend to pick a suitable mate the way most other people make serious life decisions: picking a partner is based on careful consideration and reason. Practical concerns underlie this type of love.

The love styles listed above have also been linked to one’s style of attachment (see, Levy and Davis).

* Eros and Agape are linked to Secure Attachment
* Mania is linked to Anxious Attachment
* Ludus is linked to Dismissing Attachment

Overall, when thinking about love and relationships, sometimes it helps to keep in mind that love does not always mean the same thing to everyone.

Ahahha BLTN = GODGO

Online Resource for Victims of Psychopaths and Narcissists

AHAHAHAHHHAHA!!!
Deli kahkahaları bunlar.

Ben ölmeden önceeğğ ahaha

Ölmeden ne yapmak lazım? Ne yapmak isterdiniz?
Ben ölmeden döner kesmek istiyorum. Tabancayla ateş etmek istiyorum. Birinin bir yerine dikiş atmak istiyorum. Sorrento'ya gitmek istiyorum.
Çok fazla şey istemiyorum. Ezik söylem değil bu, isteyemiyorum elimde değil.
Bende isteyememe sorunu var. Araştırcam literatürde var mı böyle bir şey.

Buldum

Yarım yamalak sözlerden şarkı bulma sanatı. Barlarda kafalar iyiyken o kadar sözü bile hatırlamak mucizeymiş resmen.
birkezdahagörürsemeğerkalbimsankiduracakgibisesinibirkezduysamyeter
falanfilan
Vallahi de bulduM billahi de bulduM. Seneler sonra da olsa bulduM.

Filit Bang

Yeni lakabım bu. Evde sürekli böcek ilacıyla gezdiğim için. Sadece gündüzleri tabi. Geceler için komodinimde bir tane yedek bulunduruyorum ofkorz.
Başucumda böcek ilacıyla uyuyorum.
Sen bana akıl fikir ver yarabbim :/

müzik midesizliği?

zamanında "britney spears, offspring ve metallica dinlerim." diyenlerle dalga geçilirdi ya hani. işte öyle bir şey DEĞİL bu bahsettiğim. var bende bir midesizlik ama daha hardcore.
bir insanın sık dinlediği gruplar/şarkıcılar arasında hem morrissey, hem gojira, hem rolling stones, hem css, hem justin timberlake olması bana tuhaf geliyor.
gojira ne abi yaa...

Rusty Cage

Şimdi nasıl desem... Bir albüm olsam böyle başlamak isterdim.

Boşverin 60'lari
Unutun 70'leri
Siktir edin 80'leri
Ve fast forward 00'leri
Ne varsa 90'larda bebek!

Korkutucu Benzerlik



Ben buna benzeyen bir ERKEKle aylarımı ziyan ettim lan. LAAAĞN!?!?!!

Notepad Blogum Benim

"Bay Rüzgar ve Bayan Yağmur" öyle güzel bir hikaye ki.
"Albion'un Rüyası" öyle sayko bir hikaye ki.

Milliyet Arçiv

Milliyet açtı ya arşivleri şimdi. Üye olup istediğin tarihin gazetesini online okuyabiliyorsun. Harika bir şey bu bence. Hep özenmişimdir. Bilmemkaç yıl öncesinin gazetesini bulup o tarihte işlenen cinayetlere bakıp bir sürü esrarengiz olayı aydınlatabileceğimi düşünerek yaşadığım kıvanç adeta inanılmaz gibi bir şey ahah.

Açar açmaz herkes bir doğumgününe bakıyor Twitcan'da gördüğüme göre. Benim kadar düz insan var mı başka bilmiyorum. Girince neye baksak diye düşündüğümde, "Yæ bugünkü gasteyi okumadım ben bugünü okuyayım." dedim. İçimden. Yaptım bunu. En samimi itirafım da budur. Elimden gelen bu kadar :/

Başlıktaki typoyu da düzeltmeye niyetim yok böyle şeyler de olmasa kim hatırlayacak Arçil ve Şota'yı. Al sana kaybolan değerler. Hiç!

1...2...3...4...5...6...

Ay hev a driim arkadaşım. Bir gün gelecek çirkeflikle haklılık, yüzsüzlükle güçlülük, terbiyesizlikle açıksözlülük aynı anlama gelmiyor herkes öğrenecek. O zamana dek mot a mot "yüksek yolu alabilmek" için ya sabır çekeceğim.

Gece Atarları

Neden kötü insanların başına kötü şeyler gelmiyor? Neden hayat hep onlara güzel? Nerde lan ilahi adalet? Bunu kişisel almamamızı nasıl beklersiniz yaAA!

PS: Yastığa kafayı koyar koymaz uyuyan insanlara gidip bi kafa koysam ben, ne olur? Nası bi yaptırım uygulanır bana?

İnanılmaz ama Gerzek

"Hayatın gerçeklerini Sims'ten öğrendim."

Bir de bu bloglara fon müziği nası konuyor, bi widget eklemek lazım sanırım, di mi?
Üşendim tabi de, koysam tek bir şarkı çalardı ve hiç değişmezdi o şarkı.
Tabi ki de Archive - FUCK U! Alttaki postun disclaimerı olsun yazdım ki laptopın içinden saç çıktı. Bu doğaüstü olayı incelemem gerek siyu.

nefret çok güzel bişi

"Nefret çok güçlü bi kelime, öle zırt pırt kullanma, hoşlanmıyorum de sevmiyorum de ama her cümleye de 'en nefret ettiğim şey...' diye başlanmaz ki."
Bana bunun gibi laflarla gelenlerin ağzını kırıyorum artık. "Bana itici geliyor, hoşlanmıyorum." demek istesem derdim değil mi? Nüanslara takılmayacağım bir konu bu. Genelliyorum ve nefret e/diyorum. Nefret etmeyi seviyorum, nefretlerimle (?) mutluyum. Hiçbir şeyle barış yapmak falan da istemiyorum.
Ama çok şeyden nefret ettiğim için unutuyorum nelerden nefret ettiğimi bazen, sistematik olmak lazım.

Du bakayım çok güncel şeyleri hemen hatırlarım da, kalanı zamanla eklenir herhalde.

Norah Jones! İbrahim Tatlıses! Beste Bereket. Özgü Namal. Bosch'un annenin doğumgünü için yemek yapan baba-oğullu reklamı. Okan Bayülgen. Himym'daki Lily. Ihlamur. Kına.

(bu daha çok uzayacak aynov.)

all love

Çok harika bi şarkı buldum. Fon müziği olmaya layık birçok şeye falan. Dünya üzerinde yok ama bu şarkı. Ben şizo değilim şarkı var da. mp3ü yok mesela, youtube'da yok. herhangi blueprinti yok abi! besteleyen de taşak geçiyo. sinirleniyorum.

stadi kukin

Sarhoşken yemek yapmaya bayılıyorum. Ama nispeten yeni bir hobim bu. Eğer uzun zamandır devam edenlerden olsaydı sadece iki eski ev arkadaşım olmazdı sanırım :/

Lifetime Wish

En istediğim şey, hayatımda hep eksikliğini hissettiğim bir şey var. Bir konuda çok iyi olmak istiyorum. O kadar iyi olmak ki, haksızlığa uğramak. Uğrayıp, ben şunda çok iyiydim, nasıl ben değil de "o"! diye isyan edebilebilmek. Birçok isteğim vardı/var/olacak. Ama neredeyse hepsi zaman zaman tatmin oldu az biraz. Ama bu eminlik, bu güven ve bunun kalıcılığı sanırım Sims 3'te olduğu gibi benim de "Lifetime Wish"im oluyor.

Eylül Değerlendirmesi

Ayın şarkısı baby got back oldu aççççık bir farkla. Koca popo aşkı beni ele geçirdi.
Ayın filmi diye bir şey yok. Filmler çok uzun oluyör izleyemiyorum.
Ayın vakit öldürtgeci hashi ex machina ve pandemonium idi.
Ayın dedikodusu tek değil birkaç tane, yazamam çok prayvıt.
Ayın adamı yiğit karaahmet'ti, kadını yoktu.
Ayın sıkıntısı ehliyet sınavı için iki saat beklemek ve beklerken neredeyse işemekti.
Ayın salaklığı da sabaha karşı alınmış içkilerin fişini dalga geçer gibi annemin başucuna bırakmaktı.

Çok depresyon bi aydı abi yaağ. Ölsem de tebdil-i mekanda ferahlık bulsam, ya da ölsem de kıymete binsem.
"Yæ canım çekti, ölsen de helvanı yesek." diyen arkadaşa bu düşüncelerime ilham kaynağı olduğu için de selam bu arada tabi.

Bi ölsem - Bi olsam

Öf çok çapsızım. Ölsem de tebdil-i mekanda ferahlık bulsam, ya da ölsem de kıymete binsem.
"Yæ canım çekti, ölsen de helvanı yesek." diyen arkadaşa bu düşüncelerime ilham kaynağı olduğu için de selam bu arada tabi.

Paulocan

Dünyanın en ukala erkek arkadaşının kıskandığı tek adamsın Paulo. Seviyorum seni. Urban Dictionary'ye "edible" sözcüğünün bir alternatif anlamı olarak adını yazdırcam. Sebebimsin Paulo! Ahah!

şakira

Shakira artık lütfen boğazındaki balgamı temizlesin. Lütfen.

cold case

Diziyi izlemiyorum. Detention adlı bölümünü bulup izlemem lazım. Kendime notum olsun.

Rumpelstiltskin

Evvel zaman içinde uzak bir ülkede bir değirmenci varmış. Güzeller güzeli bir kızı olan değirmenci bir gün kralın evlenmek üzere kendisine layık genç bir kız aradığını duymuş ve onun gözüne girebilmek için kralın huzuruna çıkıp kızının samandan altın eğirebildiğini söylemiş.

Kral değirmencinin kızını huzuruna getirtmiş, bir çıkrıkla büyük bir odaya kapatmış. Oda tavana kadar samanla doluymuş. Kral kıza "Göster marifetini bakalım, sabaha bu odayı altın dolu bulmazsam boynunu vurdururum." demiş, kapıyı kilitleyip gitmiş.

Kız korkudan ağlayarak sabahı beklerken bir ses duymuş, etrafına bakınmış. Yeşil elbiseler içinde bir cüce görmüş. "Selamlar küçük hanım, neden böyle ağlıyorsun?" diye sormuş küçük adam. Kız da cüceye kralın kendisinden tüm samanları altına eğirmesini istediğini, bunu yapamadığı takdirde onu öldüreceğini anlatmış. Cüce sormuş: "Peki, odadaki tüm samanı altına çevirebileceğimi söylesem, karşılığında ne verirdin bana?" Kız kolyesini teklif etmiş, cüce kabul etmiş, oturmuş çıkrığın başına.

Ertesi sabah altın dolu odayı karşısında gören kralın sevinci büyükmüş. Ama açgözlülüğü de öyle. Kızı ikinci gece daha da büyük bir odaya kapatmış, sabaha kadar yine tüm samanları altına çevirmesi gerektiğini aksi takdirde kızı öldürteceğini söyleyip çekip gitmiş. Değirmencinin kızı bu sefer daha da büyük bir ümitsizlikle ağlamaya başlamış ki yeşilli cüce yine yardımına yetişmiş. Bu sefer yapacağı iş karşılığında kızın yüzüğünü kabul eden cüce, şafağa kadar tüm samanları altına çevirmiş ve günün ilk ışıklarıyla ortadan kaybolmuş.

Karşısında bulduğu hazine kralın aklını başından almış, ama gözü hala doymamışmış. Büyük hazine dairesini samanla doldurtmuş, gece çökerken kızı hazine dairesine getirmiş. Değirmencinin kızına, "Bu son testin olacak, sabaha kadar tüm hazineyi altınla doldurabilirsen, kraliçe olacaksın. Başarısızlığının cezası ise ölümdür." deyip gitmiş.

Zavallı kız yalnız kalınca bu sefer daha da yüksek sesle hıçkırmaya başlamış. Cüce gelip yardım teklif etse dahi ona verecek bir şeyi kalmamışmış çünkü. Küçük adam gelip onu ağlarken bulduğunda böyle çaresiz bir haldeymiş genç kız.
"Bana verebilecek bir şeyin var." demiş cüce. "Kraliçe olduğunda ilk doğacak çocuğunu bana vereceğine söz verirsen bütün bu samanı altına çevirip hayatını kurtarırım."
Kız düşünüp taşınmış, hayatını kurtaracak başka yol bulamamış ve cücenin teklifini kabul etmiş.

Ertesi sabah hazine dolu odanın kapısını açan kral, kızı koluna takmış, büyük bir düğün hazırlanmış ve söz verdiği gibi onu kraliçesi yapmış.

Genç kraliçe bir süre sarayda mutlu bir şekilde yaşamış. Sonunda o gün gelmiş, kral ve kraliçenin çok güzel bir bebeği olmuş. Kraliçe üzüntü ve korkuyla cücenin gelip bebeği isteyeceği günü bekliyormuş. Çok beklemesi gerekmemiş. Cüce bir gün çıkıp gelmiş ve bebeği istemiş. Kraliçe kendisini küçük adamın ayaklarına atıp yalvarmış yakarmış, kendisini yerden yere atmış. En sonunda cüce bebeği almaktan tek bir şartla vazgeçeceğini söylemiş. "Eğer üç gün üç gece içinde ismimi bulabilirsen, bebeğinin sende kalmasına izin veririm."

Kraliçe krallıktaki tüm habercileri her yöne yollamış, haberciler krallıktaki tüm isimleri kraliçeye getirmişler. Kraliçe ilk gece boyunca cüceye bu isimleri saymış. Cüce ise sürekli kafasını sallıyor, "Hayır, bu da benim adım değil." diyormuş.
İkinci gece kraliçe cüceye kendisine komşu krallıklardan getirilen isimleri saymaya başlamış. Cüce ise hiçbirinin kendi adı olmadığını söylemeye devam etmiş.

Üçüncü gün ulakların sonuncusu kraliçenin huzuruna gelmiş:
"Daha önce duymadığım tek bir isim bile bulamadım kraliçem." demiş. "Ama birbirine iyi geceler diyen tavşanlar ve tilkilerin olduğu bir ormana vardım. Ormanda küçük bir evin önünde hoplaya zıplaya dans eden küçük bir adam gördüm. Adam şöyle bir şarkı söylüyordu:
Dün pişirdim, bugün mayaladım,
Genç kraliçenin bebeğini aldım,
Ne mutlu bana ki asla bulamaz,
Rumpelstiltskin'die benim adım."

Habercinin sözlerini duyan kraliçenin sevinci büyükmüş. Cüce her günkü gibi tahminlerini dinlemek için geldiğinde sormuş:
"Adın Conrad mı?"
"Hayır."
"Aidan?"
"Hayır."
"Belki de Rumpelstiltskin'dir senin adın?"
Cüce öfke içinde "Hangi şeytan söyledi sana bunu!" diye haykırarak ayağını yere vurmaya başlamış. En sonunda öylesine sert vurmuş, bacağı döşemeyi delip geçmiş, tahtalara sıkışmış. İyice öfkelenen cüce bacağını öyle bir şiddetle çekmiş ki vücudu ikiye ayrılıvermiş.

Ha bu arada, kral, kraliçe ve çocukları uzun yıllar mutlu yaşamışlar.

-----

Kıssadan hisse, masallar çok vandal, mutlu sona bakar mısın allahaşkına? Kızı altın yapmazsa öldürecek adam, happily wedded kocası oluyo, bebek de yapıp mutlu yaşlanıyolar falan, cüce o kadar altın yapıyor en sonunda nooldu ikiye bölündün, vahşet!
Eğer metaforun allahı varsa kızın cüceye teklif ettiği yüzük ve kolye biraz ikircikli kabul ediyorum. Şu Şehrazat'lı Binbir Gece dizisinde olan bir durum dönüyor olabilir, masaldaki kızımızın "Rumpel bey, lütfen." deyip durduğuna dair bir veri yok elimizde yalnız.
"Masallarda kızlar teklif ediyomuş olm!" denebilir o zaman belki.

Mükemmel Üçlüler

Çok isteğim yok şu hayatta. Bir dracaena drago bir de vulpus zerda'dan başka bir şey istemem.

İki Cayınt Devrim

1) Uyku Düzeni Devrimi: 48 saatlik bir devirde 11-12 saat uyumak. Büyük ölçekli yaşıyorum ouvye.
2) Klavye Tuşu Tamir Devrimi: Birkaç harf basmıyordu nedense. Sinirlendim bir iki dürtükledim bana mısın demedi hiçbiri. Ceza olarak tornavida ucuyla kanırttım çıkardım yerinden puştları. Tornavidanın kıçıyla vurdum açılan yerlere. Baktım tek vuruşta yedişer sekizer basmaya başlamış hiç basmayan harfler. Dedim "sıçtık, orantısız güç kullanmışım", iyice öfkelendim, bıraktım öyle çıktım gittim evden. Gece geri döndüm, her biri normale dönmüştü. Kalan tek problem, tuşların tepelerini henüz adam gibi yapıştırmadığım için bir şeyler yazarken sallantıda olanlar patlamış mısır gibi ufak ufak sıçrıyor. Aslında şirin gibi.

Kıssadan hisse: Kaba kuvvet çok şeker bi şey, works like magic!1!!11

The Graveyard Book

Hiç yalan söylemeyeyim deli gibi beklemiyordum, arayıp sormuyordum American Gods'a yaptığım gibi, hatta haberim dahi yoktu Neil Gaiman'ın yeni kitap yazdığından. (Yeniliği mi kaldı ayıkadın geldik 2010'a neredeyse.)
Okurken her zaman aldığım zevki ve tadı aldım bu amcanın her türlü eserinden aldığım gibi yalnız sevmiyorum yarıda bırakılmış işleri. Yok okuyucunun hayalgücüne bırakmakmış falan geçsinler bu işleri çok rica ediyorum. Ziyan gibi geliyor bana devam ettirilebilecek, didiklenecek, tamamen açıklanacak aspectlerin havada bırakılması. Hayalgücü ziyanı. (Hıı galonla ölçüyoz.) Review yazmak gibi ne niyetim var ne kabiliyetim, karakter analizlerinin lisede kaldığı hayatımla memnunum ben, bahsedesim geldi yalnızca.
Bir de nedense çok bi ürperdim okurken, hafif hafif tırsınç anlar yaşadım.
Hem bendeki bu korkaklık nereye kadar? Bah şimdi bu tırsmalardan geldi aklıma, karanlık korkusu bir insanı 22 yaşından sonra nasıl basar? O kişi ne yapar? Asiye nasıl kurtulur? Cevaplar istiyorum.

Ha bi de şu cümleyi kurmaya bayılıyorum:
- Neil Gaiman kendini çok bozdu abi.

adjuvan

Adjuvanım.
Adjuvansın.
Adjuvan.
Adjuvanız.
Adjuvansınız.
Adjuvanlar.

Adjuvanım yok şekerim. Yok.
Sen de kör kuyularda adjuvansız kalasın inşşşallah!

Kompanse en sevdiğim kelimedir lallaa

Telafi elindeki kaynakları en verimli şekilde kullanmnaktır.
Sevgilin terk etti çok mutsuzsun böhü, bunu arkadaşlarının sevgisiyle kolay atlatmaya çalışmaktır. Sınavdan sıçınca dışarı çıkıp deli gibi dans etmektir. Her şey kötü gidiyo ergenliğindeyken annene sarılıp dizi izlemektir. Supply - demand gibi düşün. Veya havuz problemi. Havuzu boşaltan muslukları kompanse etmek için dolduranları kullanmaktır. Dolduranlar boşaltanları kompanse edemiyorsa cepten yemektir, havuzunu yavaş yavaş boşaltmaktır. Veya zekice dummy pointler oluşturup, gördüğün zararı minimize etmektir.
Mutlu olmak, adam olmak, büyümek bilmemne, hepsi compensation ustası olmaktır. Buna ihtiyacı olmayacak kadar şanslı olanlara: Sözüm meclisten dışarı.
Keşke kafam iyi olmasaydı, sanki şuralarda bir yerde güzel bir şey yakalamıştım.
Kaçtı.

çağımızın vebası: sevgiligünlükatak

Bir arkadaşım vardı eskiden. Çok düşünürdüm bir de eskiden. Sadece ben değil. Küçükken hepimiz çok düşünüyorduk herhalde. O da çok düşünürdü. Çok bilinmeyen, az meşguliyet vardı. Hisler herhalde bu yüzden çok önemli gelirdi bize. Sanki ilk aşk acısı çeken sensin, sanki kendini yalnız hisseden bir tek sen varsın. Çok özeldin gençken bence. Tüm dünyanın senin etrafında döndüğü yanılgısı. Çok harika bir şey. Bir tek sensin xten rahatsız olan, bir tek sensin y'yi gören, sadece sensin seni anlayan oo kimseler bilmez falan.
İki ucu var, ve tek farkı var, kimse beni anlamıyor ben tekim ile hepimiz aynıyız hiçbir anlamı yok demek arasında birkaç sene var. İkisinin de mantıklı olmadığını biliyorsun ama zamanla birinden diğerine geçiş yapıyorsun. yapmışsın veya ne bileyim.
Her şey o kadar aynı geliyor ki bana, herkes o kadar benzer geliyor ki. o kadar sıradanım ki ergenliğin verdiği şu yapayalnızlığı özleyesim geliyor.
Ama özlemiyorum.
Tek özlediğim kanseri nasıl yenebiliriz sorusunu alakasız bir şekilde aynı gece düşünen iki insan. Reseptörleri, enzimleri "hihii" efektiyle tartışabilen iki insan. Ben o kadar düşünemiyorum artık. O da. Hissetmekle fazla meşgulüz de ondan.

İlkler unutulmuyor. En basit mevzularda bile. Şu kafamızdaki minik hafıza hücreleri var ya, sonradan her şeyi, herkesi ilkiyle karşılaştıran kıyaslayan, biz istemesek de. Onlar pörsınıl poltergeist'larımız, kanserlerimiz.

Utku

Şaşırtılmayı seviyorum. Çok da kolay şaşırıyorum biliyorum.

"Utku":
geliym ama önce bi dikişlerimi aldırcam
20 30dkya gelirm

Ama bu ne?

Hunharsın Axel Vandalsın!

Şu görüntülerden sonra Liege kasabı denmeye başlanmış Axel Witsel'e. Her izlediğimde de "ıaaıığğh" diye efekt çıkarmaktan alamıyorum kendimi, içim gitti resmen. Travmatologlara, ortopedistlere sabır ve mide diliyorum, kan revandan daha iç burucu(*) işleri.
Ayrıca bre deyyus Axel! Git bir bak adam öldü mü kaldı mı. Hala hakeme itiraz. İdrak edemedi herhalde bacağını adamın eline verdiğini, başka açıklaması yok.


(*)İç burucu diye bir şey var değil mi?

Atiye

Youtube'dan açıp "Salla" dinliyorum. Açıp "Salla" dinliyorum. Dinliyorum. Bir tek sefer de değil üstelik. Muntazaman. Mp3'ü yok diye Youtube'dan açıyorum. Utandığımdan ettiğimden değil.

Pasif Agresif

Bilenler bilir, gerçek hayatta baş edemediğim, başıma bela olan insanlarla rüyalarımda cebelleşmek gibi bir huyum var. Zihin benim, bilinçaltı benim değil mi, iki dıkşın üç ters laf birkaç sinsilikle onları alaşağı edivermem gerekmiyor mu? "Rüyanda bile mutlu son görmezsin sen." diyen arkadaş yerden göğe haklıymış vallahi. Her sabah öfkeli, mutsuz, yorgun ve üstüne üstlük yenik uyanmak koyuyor adama şaka maka. Kendime kastım mı var nedir yææ?
Bastırılmış öfke kadar kötüsü yok bunu bilir bunu söylerim. Çok şeye mal oldu bana başkasına olmasın. Bana şimdiye dek olmadı malesef ama komik ve yaratıcı eylemlere de sebebiyet verebiliyormuş gerçi:

http://www.passiveaggressivenotes.com/

Neden?



Neden, ama neden böyle çikin bir görüntü yaratıyorsun?
Bir de kendi kendisine almış, hey allaaam!

Bugünün Araştırma Konusu

Amish ve Mormon aynı şey değil. Bir de Hasidikler var.
İlginç buluyorum mehzep işlerini. Mezhep ne lan yüzeyselliğimi bir kenara bırakıp bir ara ayrıntılı okumam lazım. Bilgi bilgidir.

http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/Judaism/Hasidism.html

http://www.800padutch.com/amish.shtml


http://www.mormon.org/mormonorg/eng/

Worship With Us bağlantısına da bayıldım açıkçası.

peh

Zibilyon farklı casino, her birinde bilmemkaç oda varken girdiğim odada Çetin adlı arkadaşı görmek. Korkup gerisin geri çıkmak anında.
Hayır neyden korkuyorsam bir de :/

Other Side of the World

Antipode: Dünyaya A şehrinden dik şekilde bir çıbık soktuğunda çıktığı yer.
A'ten en uzak olabileceğin nokta B ise, A ve B birbirinin antipodu olyor yani.
Gerçi demezler mi "define A!"


http://en.wikipedia.org/wiki/Antipodes



ÜM!

Vatever yu du, dont go tu Ümraniye.
Çok ciddiyim. Bundan sonra hayattaki amacım dünya üzerinde Ümraniye'den en uzak olan noktayı tespit edip oraya gitmek ve orada kalmak. Ne biçim yersin nesin sen allahaşkına!
Abyss'sin Ümraniye, Abyss!

http://images.google.com.tr/images?hl=tr&um=1&sa=1&q=%C3%BCmraniye&btnG=G%C3%B6rselleri+ara&aq=f&oq=

Baktım şimdi beni Yeni Zelanda'nın 1500 mil kadar doğusunda minik bi sandalda bulabilirsiniz gerekirse. Bay nau.